‘YOLCU’, birbirine ölesiye aşık ve bağlı bir çiftin, bir yandan birlikte, öte yandan kendi ruh dünyalarında yapayalnız verdikleri hayat mücadelesini içerir. Aynı zamanda, ‘YOLCU’ bu mücadelede yer alan ana ve yan karakterleri psikolojik, sosyolojik, kültür ve inanç açısından da inceleyerek kişileri ve olayları eleştiriye açık hale getirir. Her ferdin, her ailenin ve her toplumun kendisinden bir parça bulacağı bu roman, umulur ki insanlığa faydalı bir kaynak olsun.
‘…Geri döndüklerinde, ne annenin ne de bebeğin yaşamasından umutluydular. Fakat, anasını, babasını, bacısını ve tüm sevdiklerini arkada bırakan Cemile bebeğini bağrına basınca adeta her şeyi ve herkesi unutmuştu. Bir Rabbi, bir kendi, bir de bebeği vardı. Artık, ölse de gam yemezdi. Fakat, Lütufkâr Rabbi, onları İbrahim’e bağışlamış ikisi de yaşamıştı. Şimdi de İbrahim gözünün nuru kızı Şaziye’yi Ankara’ya getirmiş ve onu orada bırakıp geri dönecekti. Neyse ki, İbrahim’in büyük bir tesellisi vardı. O da, Muhammed kızına en az kendisi kadar iyi bakacak, babasının anasının yokluğunu aratmayacaktı. Kendisi de her herkesten ve her şeyden vazgeçip arkasına takılan Cemile’sine öyle yapmamış mıydı…’